Organize olmamış, yeteri kadar duyurulmamış bir fuara, işlevi ne olursa olsun, ilginin, katılımın çok olmasını beklemez kimse!
Bizler, tanıtım amacı taşıyan fuarların gerekliliğine, ihtiyaç olduğuna inanan insanlarız. Kaldı ki bu kentin en büyük eksikliklerinden biri, yeteri kadar tanınmış olamamız. Ankara lobimiz güçlü değil, yerel yöneticilerimiz ve bürokratlarımız dahil sivil toplum kuruluşları da (Ticaret ve Sanayi Odası hariç) bu meselede üzerine düşen görevi yerine getirmekten imtina edince, cılız ve etkisiz organizasyonlar kenti tanıtmaktan uzak kalıyor.
*
Dün sevgili meslektaşım Mehmet Taş da yazdı. Ki katılmamak mümkün değil. Tabi ki tanıtımda esas medya iken, bazıları bu gerçeği görmezden geldi. Bilgiyi kamuoyuna aktarmakla görevli medya en önemli unsur iken, fuarı düzenleyenler, herhalde gözlerine mil çekmiş olmalılar ki, medyadan uzak durdular.
Durdukları için de fiyasko ile sonuçlanana fuarlarının amacına ulaşmadığını kimse bilmeyecek, duymayacak sandılar. Doğru, marka, değer ve lider gibi unsurlar bu şehirde henüz oluşmadı. Kaldı ki bu şehrin bir abisinin olmadığı da senelerdir yazıldı, söylendi, ekranlarda bile dile getirildi. Kendini güçlü hisseden veya öyle sanarak kendilerini aldatan kurumlar, ki buna fuarı düzenleyenler de dâhil, basını es geçtiler nedense.
Geçen seneki fuar da bu yılkinden farklı değil. İşportacıların bir araya geldiği fuardan çok panayıra benziyordu. Tabi çağrılmadık, davetiye de gelmediği için birçok gazeteci arkadaşımız gitmedi. Basına daveti sosyal medyada veya cep telefonlarına mesaj çekmekte bulan cahililer, ‘basın nasıl olsa gelir, onlara haber lazım’ düşüncesinden yola çıkarak hiçe saydılar. Sanki gazeteciler, kendilerinin, fuarı düzenleyenlerin ya da ön ayak olanların babasının uşağı, emir eri. Basını küçümseyince, es geçince, hiçe sayınca, tabi ki günlerini de görmüş oldular.
*
Fuarların amacı tanıtım olduğu kadar, kente sosyal ve kültürel aktivite sağlamak. Ancak bu yıl açılışı yapılan fuar panayırdan öteye gitmediği için, bizleri bir sıradan e.email ile davet edip, mecburmuşuz gibi, mahkûmmuşuz gibi görünce, hüsran yaşayacaklarını, rezil olacaklarını akıllarına getirmediler belki de…
Tanıtım işini sadece birilerine verip, asıl eli kalem tutan, haber yazma yeteneği olan insanları bir kenara koyanlar, herhalde şimdi kara kara düşünüyorlardır, ‘Biz nerede hata yaptık’ der gibi.
Biz, bize gelenleri de kendimize benzetiyoruz anlaşılan. ‘Biz yaptık oldu bitti’ mantığı ruhumuza işleyince, bu şehirde herkes en iyi işi kendi biliyor, en mükemmel kendi düşünüyor, en müstesna organizasyonu kendi yapıyor avuntusu içine girdiler.
Aynayla yüzleşmediler, çünkü çekindiler, çünkü korktular, gerçeklerle yüzleşmekten kaçındılar.
*
Protokolde MHP Milletvekili Sefer Aycan’a konuşma hakkı verilip verilmediği beni çok da ilgilendirmez iken, milletvekili Aycan’ın ortaya konuşup ‘terbiyesizler’ kelimesi şık değildi. Tabi cevabını da ağır aldı. Davetsiz gelen döşeksiz oturur. Büyükşehir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Erkoç, misliyle kendisine iade etti. Balyoz gibi inen cevap, herhalde sayın Aycan’ın moralini bozsa da, eh, gerçek bir tane cancazım, onu da bileceksin! Çünkü konuşunca şirazeyi kaybediyorsun!
Bu meselede son olarak, ünvanın, etiketin, kariyerin ne olursa olsun, her nerede bulunursan bulun, haddini bileceksin, bilmezsen haddini bildirirler adama.
*
Doğrudur, gazeteciye haber lazım. Ama gazeteciyi adam gibi davet etme, mecbur veya mahkûm gözüyle bak, olmadı sayın yetkililer, olmadı.
Bu arada, son olarak bu fuarın organizasyonunda büyük emeği geçen Ticaret ve Sanayi Odamızı, onun değerli Başkanı sayın Kemal Karaküçük’ü kutluyorum.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünü de kınayarak…
Tamam mı, anlaştık mı?