Sosyal medyada o kadar çok bilgi kirliliği var ki; inanılmaz bir iftira ve yalan ortamı oluşmuş durumda. İtibar cellatları görev başında, her yeri yakıp yıkıyorlar.
Yeni bir internet yasası çıktı ama dillere şenlik! Elimizi kolumuzu kırk yerden bağlıyor ama içinde sosyal medya dedikleri lağım çukuruna dair bir düzenleme yok! TikTok gibi platformlar hızla Türk aile yapısını zedeliyor, fakat kimseden çıt çıkmıyor. Facebook, Twitter ya da X, Instagram gibi mecralarda insanları ve markaları itibarsızlaştırıyorlar, fakat yasal olarak pek bir şey yapılamıyor. Bugün Türkiye’den kaçıp gitmek, en doğrusu gibi görünüyor!
Milletvekillerine olmadık hakaretleri yapıyoruz, sonra kaliteli vekil adayı bulamayınca neden düşük profilli adaylar çıkıyor diye şikayet ediyoruz. Oysa doğru dürüst insanlar, vekil olmayı bırakın, partilerin önünden bile geçmiyor. Belediye başkanlarına olmadık iftiralar atıyoruz; sonra vizyon sahibi olmayan başkan adaylarıyla karşılaşıyoruz ve "Maraş neden böyle?" diye hayıflanıyoruz.
STK başkanlarına akla hayale gelmez iftiralar atıyoruz, sonra düzgün başkan adayları bulamıyoruz. İş insanlarına iftira atıyoruz; fabrikalarını başka şehirlere taşıdıklarında ise "Neden taşındılar?" diye konuşuyoruz. Şehrimizin altın değerindeki iş insanlarını FETÖ'cü ilan edip şehirde duracak yüz bırakmıyoruz; başka yerlere taşındıklarında eleştiriyoruz!
Markalarımıza sahip çıkamıyoruz, sonra bu şehirden neden marka çıkmıyor diye yakınıyoruz. Bir dostumun sözü aklıma geliyor: Dedikodu yapana, "Sus, ağzım gevşektir, hemen söylerim!" diyerek onları susturuyor. Biz de bunu yapmayı öğrenmeliyiz; dedikoducuya, iftiracıya "Sus!" demeyi bilmeliyiz.
Arsa sahibi, cami yapmak için yıllardır bekleyen bir iş insanının arsasını imar da : cami alanı yapamayan belediyelerimiz, sonra zenginler hayırsever değil diye iftira atıyor; bu doğru mu? Kendi arsasına otel, hastane veya alışveriş merkezi yapacak iş insanının önünü açmak yerine inşaat ruhsatı vermiyorsak, "Burada yüksek rant var, bu iş insanını nasıl engelleriz?" diye düşünüyorsak, biz bu insanlardan ne bekleyebiliriz ki?
Kırıp döken, itibar cellatlığı yapan biziz; sonra "Neden böyle oluyor?" diye soran da biziz. Bu şehirde bir şeylerin ters gittiği çok açık. Sanırım birinci sorun bizde: Güçlü bir basın kuruluşu yok! Böyle olunca, alan tamamen itibar cellatlarına kalıyor.
Bu şehrin yetişmiş : İnsan değerine sahip çıkalım, Şehrimizin tüm marka kuruluşlarına sahip çıkalım kimseye laf söyletmeyelim.
Biri laf söylüyorsa : Hep beraber karşısına dikilelim ve tek kelime söyletmeyelim , iftiracı ve itibar cellatlarına gereken dersi verelim..
Bugün 3 Kasım 2024 Pazar. İyi okumalar,
iyi günler.