Korana Virüs Diyoruz: Maske diyoruz, mesafe diyoruz , Temizlik diyoruz da bize sivri sinek saz gibi geliyor bir kulağımızdan girip diğerinden çıkıyor , çünkü ailede ölen biri yok !.. ailesinde ölenler ise feryat ediyor..
İşte bunun benzeri bir olay:
Son günlerin tartışma konusu : İstanbul Sözleşmesi olarak bilenen tam adı ise “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan sözleşme 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da gerçekleştirilen Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu toplantısında alınan kararlardır.
İstanbul Sözleşmesi, imzaya açılmasından sonra onay için TBMM Genel Kurulu'na sunulmuş, 14 Mart 2012 tarihinde AKP, CHP, MHP ve BDP’nin oybirliğiyle 246 kabul ve sıfır ret oyuyla Meclis'te onaylanmış, 1 Ağustos 2014 itibari ile de yürürlüğe girmiştir.
İstanbul Sözleşesi’nde toplumsal yapımızı adeta dinamitleyen, toplum yapımızla dini inaçlarımızla örf ve adetlerimizle taban tabana zıt uygulamalar içeren maddeler olmasına rağmen, maalesef Türkiye sözleşmeyi imzaya açan ilk ülke olmuş hiçbir itiraz ve şerh konulmadan da sözleşme imzalanmıştır.
Oysa bir çok ülke sözleşmeyi imzalamazken imzalayan ülkelerden bir çoğu da dini, kültürel ve toplumsal yapılarından ve toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim ve partner (nikâhsız birlikte yaşayan bireyler) yaşamı gibi konularda çekince koymuş, kaygılarını bildirmiştir. Biz Müslüman bir ülke olmamıza rağmen sözleşmenin dördüncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki “cinsel tercih ya da cinsel yönelimin” güvence altına alınmasına dahi itiraz etmeden sözleşmeyi imzalayan ülke olduk.
İstanbul sözleşmesinin vehameti maalesef uygulamaya başlandıktan sonra günyüzüne çıkmaya başladı.
Komşunuzun çocuğu : Başını okşadınız oğlum, kızım annen baban evde mi diye sordunuz, çocuk sevimli ise bir de öptünüz ise yandınız cezası 34 yıl..
İstanbul da bir faişe kadın buldunuz, Kahramanmaraş ‘a hiç gelmemiş olsun, burada bir ekkek kendisine cinsel tacizde bulunduğunu ifade ederek karakola şikayet etsin 17 yıl ceza..
Allah korkun yoksa : bir kadın bul birine at bir iftira o gidip ceza evinde yatsın, senin tabanca ile vurmana gerek yok..
Polis : bir faişe kadını göz altına alamıyor, elini süremiyor, bayan polis varsa o müdahale ediyor , yoksa erkek elini süremiyor, sürerse , savcılığıa giderek polis bana cinsel tacizde bulundu dediği an 17 yıl hapis cezası..
Bu sözleşme dayanak gösterilerek Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Cuma hutbesinde Allah’ın Lutilik ile ilgili ayetlerini söylemesi, zinanın haram olduğunu söylemesi dava konusu edilebildi. Yarın yine İstanbul sözleşmesindeki ilgili maddeler dayanak gösterilerek ebeveynlerin çocuklarının cinsel yönelimine tedbir alması da mahkemelerce “cinsel tercihe müdahale” şeklinde yorumlanabilir.
Dahasını söyleyin size : Nikahlı eşiniz , eşim bana cinsel tacizde bulundu diyerek şikayetçi olursa yandı.. resman yandı.. kendi çocuğunuzu bile kucağınıza alıp sevemezsiniz cinsel tacize girer..17 yıldan başlar cezası…
Yine Sözleşmenin 3. Maddesinin (b) fıkrasında İslam aile yapısına yüzde yüz aykırı bazı kavramlar eklenerek kadınla kadının, erkekle erkeğin evlendirilmesi meşrulaştırılmıştır. Sözleşmenin 4/3 fıkrasında cinsel yönelim, cinsel tercihler ve her türlü sapıklık kanunla koruma altına alınmaktadır. Sözleşmede aile kavramı yoktur. Ortak ev arkadaşlığı vardır. Bu da her türlü gayrimeşru birliktelikleri kapsamaktadır.
Sözleşmenin 12. maddesinde Türk aile yapısının kadın ve erkeğin alışılagelmiş rollerinin, geleneklerinin, bu sözleşmeye aykırı farklı uygulamaların ortadan kaldırılarak, erkeklerin sosyal ve kültürel davranışlarının değişime uğratılması için her türlü tedbirler alınmıştır. Aynı maddenin 5. i fırkasında İslam aile yapısının kültür, örf, âdet, gelenek, din ve namusuna; bu sözleşme ile “kadına şiddeti önleme” adı altında savaş açılmaktadır.
Toplumsal cinsiyet, kadınlık ve erkekliğin sosyal olarak inşa edildiği fikrine dayanmaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nin merkezinde işte bu toplumsal cinsiyet kavramı vardır. Metin bu haliyle bir toplumu ayakta tutan kültürel değerlerin belirlediği toplumsal rol beklentisini değersizleştirirken, adeta LGBT gibi marjinal gurupların beklentilerini karşılamak için hazırlanmıştır.
Toplumsal cinsiyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan bu sözleşme cinsiyet eşitliğini şiddetin önlenmesinin tek yolu olarak sunmaktadır. Oysa istatistiki veriler bu reçeteyi doğrulamıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği indeksinde üst sıralarda olan ülkelerde, kadına yönelik şiddet, cinayet ve tecavüz oranlarının maalesef ürkütücü oranda yüksek olduğunu görmekteyiz.
Bir çok ülkede toplumsal yapılarına aykırı olduğu gerekçesi ile tepki toplayan özellikle kilise ve sağ partiler tarafından ve toplumun farklı kesimlerinden eleştiriler alan ve bazılarınca iptal edilen İstanbul sözleşmesi maalesef ülkemizde uygulanmaya devam etmekte ve aile yapımızı toplumsal yapımızı tehdit etmeye devam etmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk aile yapısını yok etmek isteyen bu sözleşmeyi iptal etmelidir.
Sözleşmenin 80’inci maddesinde “Her taraf istediği zaman Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne yapacağı bir bildirimle bu sözleşmeyi feshedebilir” denmektedir. TBMM’de grubu bulunan bütün siyasi partilere sesleniyorum. Aile yapımızı bozmayı amaçlayan, değerlerimizden, inancımızdan, örf ve adetlerimizden uzak bu sözleşmeyi derhal iptal edin.
Bu konu çok önemli sevgili okurlarım
İyi günler