Atasözü: Atalarımızın uzun denemelere dayanan yargılarını, tecrübelerini, bilgece düşünce ya da öğüt olarak ifade eden ve kalıplaşmış biçimleri bulunan halk tarafından benimsenmiş özlü sözlerdir. Anlatacağımız duygu ve düşüncelerin uzun uzadıya anlatmak yerine bize hem anlam zenginliği olarak hem de anlatmak istediğimizi tam manasıyla anlatabilmek için sunulmuş bulunmaz bir nimettir atasözleri. Fakat günümüzde ne yazık ki bazı atasözlerimiz anlam bakımından yanlış bilinmekte ya da yanlış telaffuz edilmektedir. Buna örnek olarak; Ziyaretin kısas’ı makbuldür atasözü. Çoğumuz bu sözü her misafirlikte ya da hasta ziyaretinde sarf etmişizdir, erken kalkmak için. Ama sözün özü kısa oturalım fazla durmayalım değildir. Esasında atasözünde anlatılmak istenen ziyarette kısas makbuldür. Yani ziyaret eden kişiyi bizim de ziyaret etmemiz gerektiğidir. Fakat ne yazık ki bu atasözümüzde günümüzde anlam kayması oluşmuş ve korkarım ki bu diğer atasözlerine de yansıyacak gibi duruyor. Örneğin; Hay’dan gelen Hu’ya gider sözünü hepimiz günlük yaşamımızda duymuş ya da kullanmışızdır. Bu atasözünü ne yazık ki günümüzde alın teri dökülmeden kazanılan paranın hayırsız işlere gittiğinde kullanılır olmuştur. Fakat sözün gerçek anlamı o değildir. Sözün anlamı Hay’dan (Allah’tan) gelen Hu’ya (Allah’a) giderdir. Yine bir diğer atasözümüz; Eşek hoş laftan ne anlar. Bu atasözümüzde ne yazık ki anlam kayması oluşmuş, hatta sözcük bile değiştirilerek günümüzde kullanılmaya başlanmıştır. Yani günümüzde bu söz Eşek hoşaftan ne anlar olarak bilinmektedir. Bu da elbette hem dilimize hem de gelenek ve göreneklerimize zarar vermeye başlamıştır. Unutmayalım ki atasözleri ulusal ve evrenseldir. Atasözleri bir milletin yaşayışını, gelenek ve göreneklerini, kültürünü en iyi yansıtan öğelerdir. Yazılı edebiyatın henüz ortaya çıkmadığı sözlü edebiyatın ise hüküm sürdüğü dönemlerden süregelen atasözleri milletlerin dilinin özelliklerini anlama da bize en büyük kaynaktır. Dolayısıyla atasözleri bir milletin dili demektir. Dil; bir milletin manevî ve kültürel değerlerini, millet olabilme özelliklerini bünyesinde sımsıkı muhafaza eden bir unsurdur. Her şeyden önce dil, milletin birlik ve bütünlüğünü sağlayan en güçlü bağdır. O zaman birliğimizi ve bütünlüğümüzü sağlamak ve bunu gelecek kuşaklara aktarmak için, millet olmak için dilimize; dolayısıyla da atasözlerimize sahip çıkmalıyız. Herhangi bir tahribata uğramaması için çaba göstermeliyiz. Yanlış kullanılan atasözlerinin doğrusunu araştırmak ve doğrusunu kullanmak bu kadar güç bir şey olmamalı.