Şeriat, yolun başlangıcıdır. Cennet yolculuğu için bir mü'min bu ilk durakta bulunmak zorundadır. Bu durakta bulunmadan ve bu duraktan hareket etmeden cennet yolculuğu başlayamaz. Şeriatsiz tarikate ve hakikate varılamayacağı gibi marifete de varılamaz. Şeriatsiz bu duraklara varılamayacağı gibi cennete hiç varılamaz.
Cennet yolculuğu için niyet eden her mü'min şeriat durağında hazırlık yapar, giyinir ve kuşanır, azığını, yiyeceğini yanına alır, yoldaki tehlikeler için tedbir alır ve hazırlığının tam olduğuna kani olduğunda "ya bismillah" diyerek yola çıkar.
Ey cennet yolcusu! Şeriattan önce çıplaksın giyeceğin yok, açsın yiyeceğin yok, kalemin, kitabın yok, kılıcın, pusatın yok.
Ey cennet yolcusu! Şeriat durağı hazırlık zamanı ve hız alma yeridir.
Sen bu duraktan bindiğin andan itibaren şeriat treninde yol almaktasın ve lokomotif sürücüsü "Alim İmam" unvanına sahiptir. Tarikat önündeki ilk duraktır. Tarikat isteğe bağlı, varılacak bir menzildir.
Yolculukta ilk durak uzaktan göründü. Tarikat durağıdır bu durak
Ey cennet yolcusu! Tarikat durağında inmek zorunda değilsin. Bu menzile varmak zorunda değilsin. Ancak bu durakta inmek ve bu menzilde tefekkür etmek istersen, "biraz yoğunluğum bitsin, biraz yorğunluğum gitsin, ne bu telaş, aceleye gerek yok, bu durakta kendimi bulayım, bu menzilde bir dinleyeyim" dersen, tarikat durağında inersin. Ancak tekrar söylüyorum tarikat durağında inmek zorunlu değil. İnersen ve dinlenirsen kendi lehinedir.
Yalnız şu hususa dikkat et. Önemli not: "Bu durakta indiğinde, ileri istikamete gitmek istersen hem trenin değişecek, hem de sürücüsü değişecektir."
Bu duraktan sonra bineceğin trenin konforu lüks değil ve yolculuk çok meşakkatli. Tarikat trenine bindiğinde seni çok zorluk ve çile bekliyor. Sürücüsünün unvanı "Alim Şeyhtir."
Alim Şeyh, Alim İmam gibi değildir. Yeri gelir seni aç bırakır, yeri gelir tok bırakır. Yeri gelir bağırır, yeri gelir çağırır. Senin nefsinin zoruna gidecek şeyler söyler sana. Bu zorlu trenin kahrını her babayiğit çekemez.
Ey cennet yolcusu! Bu zorlu trenin istikameti hakikat durağına doğrudur. İşte
Bu durakta inmek ya da yoluna devam etmek sana bağlı değil. Trenin sürücüsü sana bu durakta inme ve duraktaki cevherlerden yararlanma yetkisi verirse hakikat durağında inersin. Hakikat menziline ancak icazet verilirse ulaşırsın. Tabi icazet almak da sana, yani çalışmana bağlı. Riyazet ve nefis terbiyesinden geçmene bağlı.
Bu hususları yerine getirirsen, elbette trenin sürücüsü senin yoldaki dayanıklılığına, sabrına ve azmine bakarak hakikat durağında inmene ve o duraktaki cevherlerden yararlanmana müsaade eder. O müsaade etmezse senin için dördüncü durak da inmek de mümkün olamaz. Çünkü hakikat durağında inmeye hak kazanamayanlar, tarikat trenindeki dayanıklılık imtihanından geçemeyenler ne hakikate ve ne de marifete erebilirler.
Hakikat durağında inmek çok az kişiye nasip olur. Bu duraktan hareket eden ve marifet durağına doğru seyir alacak trenin sürücüsü "Alim Hakimdir."
Ey cennet yolcusu! Alim ve Hakim demek, ilim ve hikmet sahibi demektir.
İlim ve hikmet sahibi bir zatın sürdüğü trenin durağı ve menzili marifettir.
Ey cennet yolcusu! Menzili marifet durağı olan bir trene binmek sana nasip olmuş ise, ne mutlu sana, en büyük bahtiyar sensin.
Şimdi bu duraktan sonra tren yolu bitiyor ve uçak seferleri başlıyor. Tamam burası da bir duraktır. Burası marifet durağıdır. Bu durağın niteliği oldukça farklıdır. Burası bir hava limanıdır.
Marifet hava limanında seni bekleyen uçağın kaptan pilotu "Hızır'dır." Ve bu uçağın varacağı her yer huzurdur. Elhamdülillah.
Ey cennet yolcusu! Ben sözü uzattım. Kusura bakma. Şimdi sen iman ile şeriat durağından yol almaya "ya bismillah" diyerek et niyet. Tarikat, hakikat ve marifet hepsi de birer nasip ve kısmet, vesselam.
Ahmet Sandal