Sanat adına, eskiden iki tartışma vardı. Eskiden derken, 1970'li yıllardan sonrasını kastediyorum. Tartışmacılar iki yana ayrılırdı. Birinci kısımdakiler, "sanat toplum içindir" fikrini savunurlardı. İkinci kısımdakiler de "sanat sanat içindir" görüşünü savunurlardı.
Heyhat! 2000'lli yıllara geldiğimizde, bu iki tartışma artık gerilerde kaldı. "Sanat para içindir" mantığında olanlar, günümüzde köşe başlarını tutmuşlar ve fikir, görüş, ilke, kural ve kültür adına hiçbir şeyi tanımıyorlar, hiçbir değere inanmıyorlar ve sanatı (daha doğrusu sanatsızlıklarını) paralarına para katmak için bir aracı olarak görüyorlar. Heyhat ki heyhat!
Evet, maalesef durum böyle. Ne yeni çıkan kitaplarda kalite var, ne yeni yayınlanan dizilerde ve filmlerde estetik ve güzellik var. Yeni çıkan kitapların çoğunda, yeni yayınlanan TV dizilerinin ve filmlerinin nerdeyse tamamında "sanat değil para kazanma hırsı" öndedir. Bir meşhur söz vardır, "tüfek icat edildi mertlik bozuldu” diye. Şimdi bu sözden esinlenerek, “para icat edildi sanatçı bozuldu” desek yeridir. Bir ses duyar gibiyim: "Ne sanatçısı kardeşim, para icat edildi insanlık bozuldu." Evet, bu ses bir hakikati ifade ediyor.
Gözlerinde para hırsı görüyorum şimdiki sanatçı bozuntularının. Adam sanki sanatçı değil de zanaatkâr. Şimdi sanat ile zanaat hakkında tanımlama yapmak durumundayız. Çünkü, sanat ne, zanaat ne diyenler olabilir. Evet, sanat ile zanaatı birbirine karıştırmayın. Türk Dil Kurumu Sözlüğünde sanat şöyle tanımlanıyor. “Bir duygu, tasarı, güzellik ve benzeri hususların anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan bir değerdir.” Buna göre sanat dediğimizde başta duygu, güzellik ve sonunda da bir değer ortaya çıkmalıdır. Sanatkâr buna hizmet etmelidir. Sanatkâr güzelliğe, iyiliğe ve doğruluğa hizmet eden insandır. Zanaat nedir? Zanaatkâr nedir? Bir de buna bakalım. Aynı sözlükte zanaat şöyle tanımlanıyor. “İnsanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren iş ve meslektir.”
Vay, vay vay! Bu tanımlara göre, biz ne güzel bir sonuca vardık. Bu ana kadar, biz bazı adamlara boşa “sanatçı demişiz, adamlar sanatçı değil, zanaatçıymış.” Baksana zanaatın tanımına. Bir maddeye dayanan meslek ve iş değil mi, şimdiki sanatçı bozuntularının yaptıkları. Maksatları güzellik ve değer oluşturmak değil, maksatları para kazanmak olunca, sanatçı bozuntuları oluyor, birer zanaatçı!
Evet, dost acı söyler, dost gerçekleri söyler. Türkiye’de bu durum çok açıktır. Başka Ülkeleri bilmiyorum. Türkiye’de sanat manat falan yok, sanatçı bozuntuları zanaat yapıyor. Çünkü yazdıkları ve yaptıkları manevi değeri haiz değil. Hey Necip Fazıl, hey Yahya Kemal, hey Mehmet Akif, hey Sezai Karakoç, hey Cahit Zarifoğlu, hey Ahmet Hamdi Tanpınar Hey!
Sizler değer oluşturmak, kültür meydana getirmek, güzellik ve iyilik ve doğruluk için yazdınız ve kaygınız olmadı, para pul. Siz kitaplarınızın en çok basmasını değil, kitaplarınızın Ülkenin en ücra köşelerinde gençlere ufuk açmasını ve yol göstermesini hedeflediniz. Şimdikiler öyle mi?
Şimdikiler cep derdinde. Şimdikiler ufuksuz, derinliksiz, sathi ve bomboş. Tek bildikleri tiraj, reyting ve bunlarla birlikte gelecek para.
Şimdi, dindar, mütedeyyin ve inançlı insan olarak bilindiği halde bazı paragözlere sesleniyorum. Para için yazan ve dünyevilik peşinde koşan kapitalist, materyalist, liberal ve benzeri görüşte olanların para sevdasını anlarım da, sizin para sevdanızı anlayamam. Sizin onlardan ne farkınız var? Onlar dahi, bazen sizin kadar paracı değiller. Siz ne kadar da para düşkünüsünüz böyle.
Yazımın sonunda, Kuran-ı Kerim’den iki ayet-i kerime ile halkımızı uyarıyorum.” Yasin Suresi, 20-21. Ayetlerin meali şöyledir: “Derken şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. "Ey kavmim! dedi, bu elçilere uyunuz! Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir."
Ey Halkım! “Sizden bir ücret istemeyenlere uyun ve tabi olun.” Vatandaştan para isteyen ve para almadıkları için konferansa, toplantılara, panellere ve benzeri etkinliklere gelmeyen sanatçı, yazar bozuntularına sakın ha sakın uymayın ve tabi olmayın. Ey Halkım! Aklınızdan şunu da çıkartmayın. Hangi görüşten ve hangi meşrepten olursa olsun, ister dindar olsun, ister olmasın, ücret için ve para kazanmak için sanatı alet edenleri birer sanatkâr değil, birer zanaatkâr olarak görün. Değerini de ona göre belirleyin. Vesselam.
Ahmet SANDAL