İnançsız ve kâfir insanların birçok özelliği vardır. Bunlar, Hak karşısında inatçıdırlar, nankördürler, isyankardırlar. Bunların bariz bir özelikleri daha vardır. İnançsız ve kafir insanlar aynı zamanda Hakka karşı alaycıdırlar. Dini hafife alırlar. Din hükümleri ile dalga geçerler. Mesela, içki içmeyen birine "iç şu içkiyi, senin yerine ben cehennemde yanarım" derler. Mesela, "öbür Dünyaya gidip de gelen mi var derler. Mesela, "Artistler cehennemde olacak, cennette ne işimiz var" derler. Daha onlarca alay sözü söylerler.
Kur’an-ı Kerim’de kâfirlerin alaycı tavırlarına ilişkin onlarca ayetler vardır. İşte bu ayetlerden bir kısmı: “Dünya hayatı, inkar edenler için bezendi. (Onlar), iman edenlerle eğleniyorlar. Halbuki takva sahibi olan o müminler, kıyamet günü onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.” (Bakara Suresi, 212) “Allah size Kitab (Kur'an)da: "Allah'ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, o kâfirlerle oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz" diye hüküm indirdi. Muhakkak ki Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır.” (Nisa Suresi, 140) “Namaza çağırdığınız zaman, onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu onların, akıllarını kullanmayan bir toplum olmalarından dolayıdır.” (Maide Suresi, 58) “Hak, kendilerine gelince onu yalanladılar. Alaya aldıkları şeyin haberi yakında kendilerine gelecektir.” (En’am Suresi, 5) “And olsun ki, biz onlara size vermediğimiz imkanlar vermiştik. Onlara kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri onlara hiçbir fayda sağlamadı. Çünkü onlar Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Alay etmekte oldukları şey de onları sarıp kuşattı.” (Ahkaf Suresi, 26)
Hem yaşadığımız hayatta gördüklerimiz ve hem de Kur’an hükümleriyle sabittir ki, kâfirler alaycıdırlar. Peki, kâfirler neden alaycıdırlar? Kâfirler mü’minlerle neden alay ederler? Kâfirler akıllarını kullanmadıkları ve kendilerini akıllı sandıkları için alaycıdırlar. Halbuki gerçek durum bunun tam tersidir. Allah’ın hükümleri ile alay eden kâfirler aklın kıymetini bilmeyen, akıllarını gereği kullanmayan ahmaklardır, salaklardır. Aklın elmas cevherini, nefsin değersiz tenekesi ile değiştirmişler de bundan dahi habersizlerdir.
İsterseniz bu durumu şu misalle anlatayım: “İnsanlara bir vitrinde iki açık kutuda iki şey sunulmaktadır. Sunulan şeylerden birisi elmas ve diğeri de teneke parçasıdır. Herkese yeter derecede elmas da var, teneke parçası da var. Herkes ikisinden birisini seçmekte serbest. Şimdi bu sunulan şeylerden teneke parçalarını seçenlerin akıllarını kullandıkları söylenebilir mi? Bu iki şeyden teneke parçasını tercih edene akıllı denilir mi? Elmas dururken teneke parçasını tercih edene ahmak ve salak denilir.”
Kâfirler sonsuz bir hayatı, bu sonlu ve fani hayata tercih etmektedirler. Bu tercihte bulunana ahmak denmez de ne denir?
Kafirlerin ve inançsızların ahmaklıkları ve salaklıklar bununla da bitmiyor. Yani değersiz şeyleri tercih ederek değerli şeyleri terk etmeleriyle de bitmiyor. Bakın inançsızların ve kafirlerin başka ne gibi salaklıkları ve ahmaklıkları var.
Bunu da bir misalle anlatmaya çalışayım: "Bir suçlu yakalanmış ve biraz sonra idam edilecek. Bu arada suçlu kendisine ceza verecek Kral ile alay ediyor. Güya Kral'ı ve hükmünü tanımıyor. Üstüne üstlük sövüp sayıyor. Kral da ona mühlet vermiş. Ne yaparsa yapsın, nasıl olsa elimde diye onunla alay etmektedir. Kral bu suçlunun alaycı sözlerine müsaade ettiği gibi onun düştüğü komik duruma herkesin de şahit olmasını istiyor. Bu arada, hiçbir yere kaçması mümkün olmayan suçlu sahte kabadayılık yaparak küçüldükçe küçülüyor.
Aklı başında olanlar ise şöyle düşünüyor: "Ey akılsız, Krala kafa tutmakla çok zavallı, çok acınası bir durumdasın. Kral seni çeşit çeşit yöntemlerle cezalandırır. Kralın eline düşmüş vaziyettesin baksana. İsterse seni asar, isterse seni keser ve isterse seni sürer. Aklını başına al suç işleme. Suç işlemiş isen de hemen pişman ol ve Kral'a kafa tutma. Eğer buna rağmen söz dinlemez isen, Kral'da sana verecek ceza çok.”
Burada anlatılmak isteneni aklını gereği gibi kullananlar anlamıştır. “Ölüm var ölüm” diyorum. Herkes ölüme baştan mahkûm. Ölümden nereye kadar kaçarsın, ne kadar kaçarsın? Ömrün ne kadarsa o kadar kaçarsın. Sonunda işin bitirilir.
Ey kâfir, alay ettiğin şey, seni çepçevre kuşatmış vaziyette, sen hâlâ isyan etmektesin. Acınası durumdasın ve sen hâlâ zevkte ve sefadasın. Üstüne üstlük mü’minlerle alay etmektesin. Sana bir fırsat verilmiş bunun dahi farkında değilsin. Sen kendini akıllı sanmaktasın, ancak gerçek durum bunun tam tersidir.
Yazımın sonunda konumuzla ilgili bir ayet-i kerimeye daha yer veriyorum: “Müminlerle karşılaştıkları vakit "(Biz de) iman ettik" derler. (Kendilerini saptıran) şeytanları ile başbaşa kaldıklarında ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz, derler. Gerçekte, Allah onlarla alay eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.” (Bakara Suresi, 14-15)
Allah (cc) bizleri aklını kullananlardan ve sırat-ı müstakim üzere yaşayanlardan eylesin. Aklını kullanmayan ahmak kişilerin durumuna düşürmesin. Amin.
Ahmet SANDAL