BAŞKANLIK SİSTEMİ YOLSUZLUKLARI ÖNLER Mİ
Ülkemizde yoğun bir şekilde Başkanlık Sistemi tartışılıyor. “Ha geldi, ha gelecek. Ha Anayasa değişti, ha değişecek” deniyor. Bilindiği üzere, mevcut haliyle, Parlamenter Sistem ile yönetiliyoruz. Başkanlık Sistemine geçer miyiz, geçmez miyiz? Bilmiyorum. “Vatanımız için, Ülkemiz için, Milletimiz için hayırlısı olsun” diyorum.
Şahsi fikrim olarak Başkanlık Sisteminin iyi taraflarının fazla olduğuna ve bazı durumlarda kısır ve boş çekişmeleri ve yönetimde ikiliği ortadan kaldırdığı ve pratiklik sağladığı bir gerçektir. Başkanlık sisteminin en fazla eleştiri alan tarafı, “diktatörlüğü ve tek adam yönetimini getireceği” noktasında yoğunlaşıyor. Bu hususta acizane görüşüm şudur: “Başkanı denetleyen kuvvetli bir Meclis ile bu sakıncanın ortadan kalkacağına inanıyorum. Kaldı ki, güçsüz ve zayıf Meclislerin olduğu yerlerde, Başkanlık Sistemi olmadığı zamanlarda da tek adam yönetimi mümkündür. Bu hususta uzun uzun görüşlerimi anlatacak değilim. Çünkü benim derdim Başkanlık sistemi ya da Parlamenter Sistemin kendisi değil. Başkanlık Sistemi ile yolsuzlukların önlenip önlenmeyeceğidir.
Hemen belirtmek gerekirse, yolsuzluklar daha çok kapalı rejimlerde olur, yolsuzluklar demokrasinin tam işlemediği yerlerde olur, yolsuzluklar özgür ve tarafsız basının olmadığı yerlerde olur, yolsuzluklar hukuk devletinin işletilmediği yerlerde olur. Eğer Başkanlık Sistemi şeffaf bir sistem getirirse, tam demokrasiyi kurarsa, özgür ve tarafsız basını sağlarsa, hukuk devletini tesis ederse yolsuzluk olmaz ya da az olur diyebiliriz.
Tabi, bu görüşüme karşılık, “yukarıda saydığınız hususlar pekala, Parlamenter Sistemde de sağlanabilir” diye karşı bir görüş geliştirilebilir. Evet, doğrudur katılıyorum. Başkanlık sistemini bilmiyorum, çünkü bu sistemle yönetilen bir Ülkede yaşamadım. Ancak parlamenter sistemde oy uğruna ya da başka bir çıkar uğruna şu aşağıdaki manzara yaşanabilmektedir.
30 yıldan fazladır Ankara’da yaşıyorum. Ankara’da yaşadığımız için bazı hususları daha yakından gözlemleme imkanımız oluyor. Bu 30 yıldan fazla geçen süre zarfında ben hep şunu müşahede ettim: Hangi parti iktidara gelirse gelsin, hemen etrafı çıkar ve rant çevreleri tarafından sarmalanıyor. Öyle bir sarmalama ki tek halka ile de olmuyor bu sarmalama. İç halka, orta halka, dış halka diye sarmal sarmal devam ediyor. İç halkada, partinin genel merkezdeki yönetim ve karar mekanizmalarına en yakın kişiler sarmalanıyor. Orta halkada partinin vekilleri ve diğer yöneticileri sarmalanıyor. Dış halkada da partinin başka yöneticileri (İl başkanları, delegeleri ve diğerleri) sarmalanıyor. Çıkar ve rant çevreleri yukarıdaki sarmalı kuruyor ve malı götürüyor. Bu durumu kafiyeli (ve şakayla karışık) bir şekilde ifade etmek gerekirse: "Kur sarmalı, götür malı. Gir sarmala, ulaş mala.”
Evet, şurası bir hakikat ki, her dönemde üç aşağı, beş yukarı bu durum yaşanıyor. Biz bu olayları ve sarmal durumu hasbelkader müşahede ediyoruz. Müşahede etsek de elimizden bir şey gelmiyor. En fazla, yazılarımızla ve fikirlerimizle böyle eleştiri getiriyoruz. Bir de, 2009 yılından beri, Başbakanlık Etik Kurulu’ndan alınmış Etik Eğiticisi Sertifikamız var ya, yolsuzlukların önlenmesi ve kamu görevlilerinin etik değerlere uygun davranmasına yönelik eğitimlerde sunum gerçekleştiriyoruz.
Bu sunumlarda şu aşağıda belirttiğim hususları özenle anlatıyoruz ve diyoruz ki; “bir sistemde yolsuzlukların olmaması ya da en az noktada olması için şu sekiz şartın yerine getirilmesi gerekmektedir.”
Bunlar;
1-Vicdan ve ahlak eğitimini aileden ve okuldan tam olarak almış, bilinçli vatandaşların yetiştirilmesi.
2- Etkili bir yasal alt yapının kurulması.
3- Güçlü bir siyasi iradenin sağlanması.
4- Etkin hesap verme mekanizmalarının oluşturulması.
5- Uygulanabilir davranış kurallarının yerleştirilmesi.
6- Kamu yönetiminde uygun çalışma şartları ile adil ve yeterli ücretlerin tesis edilmesi.
7-Etik konularda koordinasyon ve işbirliği sağlayan kuruluşların etkin çalıştırılması.
8- Kamu görevlilerini denetleyen bağımsız sivil toplum kuruluşları ve özgür medyanın varlığı.
Evet, durum bu kadar açık ve nettir. Hangi sistem bu hususları tesis eder ise, o sistem bizim için iyi ve makbuldür. Biz sistemlerin adına takılmıyoruz. Adı ister Başkanlık olsun, isterse Parlamenter Sistemi olsun, yukarıdaki 8 hususu yerine getiriyor mu? İşte bu mühimdir.
Evet, yolsuzluk her sistemde, her yerde, her devirde olması muhtemel bir beladır ve yönetimleri içten içe kemiren bir kurttur. Hangi Devlet yıkıldıysa, temelinde bünyeye giren bu kurt vardır. Nasıl ki, bir ağaca giren kurt o ağacı yavaş yavaş yer ve tüketir. Yolsuzluklar da Devletleri yer ve tüketir.
Sözü uzattık mı? Bilmiyorum. Sorumuz şu idi: “Başkanlık sistemi, yolsuzlukları önler mi?”
Cevabım hazır: “Yolsuzlukların önlenmesinin rejimin ya da sistemin adıyla ilgisi yoktur. Sistemin işleyişle ilgisi vardır.” Sistemin adı ne olursa olsun, yukarıdaki 8 maddeyi sağlayan Sistem, yolsuzlukları önler, vesselam.
Ahmet SANDAL