Cumhurbaşkanlığı Seçim Sonuçlarını Değerlendirdi

'Cumhurbaşkanı seçilmiş olmasına rağmen yolsuzluk iddiaları, Erdoğan'ın sırtında bir kambur ve boynunda çan olarak peşini bırakmayacaktır'

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal, Cumhurbaşkanlığı Seçim Sonuçlarını Değerlendirdi..

“Cumhurbaşkanı seçilmiş olmasına rağmen yolsuzluk iddiaları, Erdoğan’ın sırtında bir kambur ve boynunda çan olarak peşini bırakmayacaktır”

 “ Erdoğan, sırtındaki 17 ve 25 Aralık yolsuzluk bagajlarıyla, sadece ömür boyu dokunulmazlık kazanmak için Cumhurbaşkanı olmuştur. Sırtındaki 17 ve 25 Aralık yolsuzluk iddiaları, boynunda bir çan olarak asılı iken, bu bagajlarıyla Türkiye’yi yönetmeye talip olmuştur..”

“ Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı makamı, daima uzlaşmacı ve uzlaştırıcı bir görev yapmıştır. Ancak önümüzdeki 5 sene bunun böyle olmayacağı yeni Cumhurbaşkanı’nın balkon konuşmasında bir kez daha ortaya çıkmıştır. Konuşmasında, yumuşak bir üslup kullanmaya çalışsa da yine başaramadı. Cumhurbaşkanı olarak yaptığı ilk konuşmada bile kin ve intikam dolu, gergin, tehditkar ve kışkırtcıydı..”

 (DP Basın Merkezi-12 Ağustos 2014)- Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal, Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını yaptığı yazılı bir açıklama ile değerlendirdi..  Uysal, “Cumhurbaşkanı seçilmiş olmasına rağmen yolsuzluk iddiaları, Erdoğan’ın sırtında bir kambur ve boynunda çan olarak peşini bırakmayacaktır” dedi.

DP Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği’nden yapılan açıklamaya göre Genel Başkan Gültekin Uysal, “10 Ağustos 2014 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde, nasıl bir Türkiye'de yaşayacağımızı oyladık!” diyerek şunları kaydetti:

 “Bir kişinin üzerine kurgulanmış bir seçimdi.”

 “ Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı’nı ilk kez halkımız takdir etmiş ve seçmiştir. Ancak milyonların oy kullanmadığı, bu nedenle de katılımın çok düşük olduğu bir seçim yaşanmıştır. Yeni Cumhurbaşkanı bile aldığı oy’a şaşırmış, neredeyse psikolojik hareket unsurlarına dönüşmüş tüm kamu oyu araştırma şirketleri de tahminlerinde yanılmışlardır..

Cumhurbaşkanlığı için 10 Ağustos’ta yapılan seçim, başından itibaren adil, fırsat eşitliğine dayanan bir seçim olmaktan daha ziyade, bir kişinin üzerine kurgulanmış bir seçimdi.

Böyle olmasına rağmen, demokratik meşruiyet çerçevesinde, cumhurbaşkanının ilk defa doğrudan halk oyu ile seçiliyor olmasını Türk demokrasisine, fikir ve kurumsal derinlik katacağı noktasında fırsat olarak değerlendirdik.

12 yıldır ‘ demokrasi ’ kavramını konjonktürel bir program olarak gören, her seçimde olağanüstü şartlar dolayısıyla gücünü pekiştirdiğinde ‘ parti devleti ‘ olma saikiyle AKP, denetlenemez, dengelenemez bir kimlik, güç ve cüretkarlığa savrulmuştur.

 Kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti prensibini, parlamenter demokrasi fikrini örseleyen, hiçleştiren bir zihniyetin son merhalesi olarak “sınırsız yetki-sıfır denetim” mantığıyla bir ucube yönetim şeklini Cumhurbaşkanlığı seçimleri dolayısıyla Türkiye’ye ve aziz milletimize bir zoraki tercih olarak dayatılmıştır.

Bir yanda, Anadolu’nun kadim geleneği olarak yaşayan dini organizasyonlardan başlatılarak geniş kitleler ranta, arsaya, prestije, topyekün ‘devlete’ kirletilmek suretiyle suça ortak edilmişlerdir.

Diğer taraftan Türkiye, küresel sisteme, ‘üreten’ bir güç olarak entegre olması gerekirken , bir ‘tüketici’ unsur olarak kodlanmış, uluslararası finans entrümanlarının yaygınlaşmasıyla bireysel vatandaştan, köylüsüne, çiftçisine, memuruna,esnafına, orta-büyük sermayesine bilinçli bir eko-politik tercihle borçlandırılarak ‘riske’ ortak edilmiştir.

 “ Türkiye mi, AKP-RTE mi? ”

Geniş halk kitleleri nezdinde AKP ve RTE kendi varlıklarını ‘ kaçınılmaz bir kadere dönüştürme ‘ gayretiyle zorların içinden bir zor seçim yapma mecburiyetinde bırakılmıştır.

Türkiye mi yoksa AKP-RTE mi tercihi karşısında Demokrat Parti olarak, Cumhurbaşkanlığı seçimleri için net bir irade ortaya koyduk. Çatışma ve ayrışma noktasına gelen Türkiye'nin saygınlığını kazanması, içeride ve dışarıda huzuru yakalaması için CHP ve MHP'nin ortak çatı adayı düşüncesine, aday belirlenmeden önce ve sonrasında olgunlaştırıcı ve yapıcı katkı koymayı tarih huzurunda görev addettik.

 

Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, yıllardır yorulan, gerilen Türkiye’ye nefes aldırabilecek bir Cumhurbaşkanı adayıydı. Türkiye’nin içine düşürüldüğü gerilimlerin ortasında bir uzlaşı adasıydı.. Türkiye’nin bir iklim değişikliğine ihtiyacı vardı.. Seçim kampanyası sırasında, ‘ Tayyip Erdoğan kaybettiğinde sadece kendisi kaybedecektir. Ama eğer Ekmeleddin İhsanoğlu kaybederse, bütün vatandaşlarımız kaybedecektir.’ demiş ve uyarmıştım..

“Balkon konuşması kin ve intikam dolu, gergin, tehditkar ve kışkırtıcıydı..”

Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı makamı, daima uzlaşmacı ve uzlaştırıcı bir görev yapmıştır. Ancak, önümüzdeki 5 sene bunun böyle olmayacağı yeni Cumhurbaşkanı’nın balkon konuşmasında bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Konuşmasında, yumuşak bir üslup kullanmaya çalışsa da yine başaramamıştır. Cumhurbaşkanı olarak yaptığı ilk konuşmada bile, kin ve intikam dolu, gergin, tehditkar ve kışkırtıcıydı..

10 Ağustos’tan bugüne kadar yaşananlar bile AKP’nin önündeki süreçte, genel başkan ve başbakanlık sıfatlarından vazgeçmeyen RTE’nin ‘keyfiliği’nin egemen olacağı bir süreci ispatlar niteliktedir.

“ Bagajları yolsuzluk dolu..”

Erdoğan, sırtındaki 17 ve 25 Aralık yolsuzluk bagajlarıyla, sadece ömür boyu dokunulmazlık kazanmak için Cumhurbaşkanı olmuştur. Sırtındaki 17 ve 25 Aralık yolsuzluk iddiaları, boynunda bir çan olarak asılı iken, bu bagajlarıyla Türkiye’yi yönetmeye talip olmuştur. Erdoğan’ın, Yüce Divan ve Anayasa Mahkemesi oluşumundan başlayarak, bütün yargıyı dizayn etme gayreti içerisine girdiğini ve daha da fazla teşebbüste bulunacağını öngörüyoruz.

17-25 Aralık tarihlerinde yapılan yolsuzluk operasyonlarından nasıl kurtulacaklardır? Her ne yaparlarsa yapsınlar, o açılmış davaların ve hukuki süreçlerin işleyeceğine inancımız tamdır. Beş yıl geçer, on yıl geçer, yine bu Türkiye, bu yargılamaları yapar. Hiçbir mazerete sığınmadan kazanmış olmak, AKP-RTE’yi haklı çıkarmamış ve çıkarmayacaktır. 

“ Hayırlı olsun..”

Celal Bayar, Turgut Özal ve Süleyman Demirel gibi içinden 3 Cumhurbaşkanı çıkarmış bir parti olarak Cumhurbaşkanlığı makamına saygımızdan dolayı Recep Tayyip Erdoğan’a yeni görevinde başarılar dilemek istiyorum.

Meşru zeminlerde topyekün milletimizin kararını sinemize basarak suçu, vatandaşlık görevi yapmamalarından başlayarak, başkalarına ve millete isnat etmeden sadece AKP-RTE parantezine hapsetmeden seçim, adaylık ve kampanya süreciyle ilgili gerekli değerlendirmeleri yapacağız.

Seçim kampanyası sürecinde elinden geleni esirgemeyen, tüm güçleri ile bir disiplin içinde Genel Merkez’in aldığı karar doğrultusunda Cumhurbaşkanı Adayı Prof. Dr Ekmeledin İhsanoğlu’na destek verebilmek için adeta seferber olan tüm teşkilatımıza içten teşekkürlerimi sunarım..”