Adem Aleyhisselam dan Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa SAV efendimize kadar binlerce peygamber gelip geçmiştir..
Bazı Peygamberler : Sadece bugünün tabiri ile bir mahalleye yani bir köye veya bir aileye gelmiş , onları dine davet etmiş, haram ve günah işleri yapmamaları istenmiş ama o kavim , yada köy, mahalle laf dinlememesi üzerine Allah büyük, depremler, yayığın hastalıklarla o kavimi yok etmiştir.
Sevgili Peygamberimizden sonra ise : Evliyalar gelmiş, insanları dine , İslam’a davet etmişlerdir..
Diyanet işleri başkanı değilim, ulama ve evliya hiç değilim.. dolayısı ile sizlere dini konuda fetva verecek hiç değilim.. ancak tarihimizi iyi okuyup anlamamız gerekir:
Sevgili Peygamberimizin torunlarından Seyyid Yunus Arvas ağabeyi dinliyorum..
İmâm-ı Rabbânî müceddîd-i elf-i sânî Ahmed-i Fârûkî Serhendî hazretlerinin birinci oğlu. 1000 (m. 1591) senesinde Serhend’de doğdu.
1025 (m. 1616) senesinde tâ’ûn hastalığından Serhend’de vefât etti.
Püf noktası burası:
Muhammed Sâdık, yüksek kabiliyet ve yaradılışı sebebiyle hazret-i İmâm’ın, rahmet nazarlarının ve terbiyelerinin bereketi ile, üstün hâllere, paha biçilmez muâmelelere kavuştu.
Araya girmek istiyorum burayı iyi okuyun : “ İmamı Rabbani Hazretlerine bir kadın gelir , oğlu yara bere için de , “ Ya imam oğlumu kurtar der göz yaşı döker, İmamı Rahbani Hazretleri, o kadına , 40 gün sonra gel der..
Kadın gider 40 gün sonra gelir: İmamı Rabbani Hz. ,” Oğlun hurma yemesin!” buyurur , kadın oğluna birkaç gün hurma yedirmez, çocuk iyi olur, ve kadın yeniden İmam Rabbani Hz. Gelir..
Ya İmam ,” Çocuğumun hastalığının sebebi hurma yemesi imiş , bu kadar basit bir söz için beni niye 40 gün beklettin diye sorar !..
İmamı Rabbani Hz. :” Sen gelmeden önce biz hurma yiyorduk, senin çocuğundan başka hurma yiyen hiçbir kimse hasta olmuyor herkes sağlıklı idi.., sana ben o gün çocuğun hurma yemesin desem, senin sözün şu olurdu. “ Herkes hurma yiyor niye hasta olmuyor ! derdin ve benim sözümün tesiri olmazdı ben 40 günden beri hurma yemedim,” buyurur..
Bizde kırk günden beri ilaç almadık, sözümüzün ne kadar teshiri olur bilemiyorum.. ancak evinizde kalmanız, hastalıktan uzak durmanız sizin sağlığınız için çok önemli.. evinizde kalın diyorum..
Bugün can kaybı 277 ülkeye yayılan ve her geçen gün ölü sayısı ve vaka sayısı hızla artan bu hastalıktan kurtulmak için, töbe etmemiz, Allah yönelmemiz gerekiyor.. ilim ve devlet adamlarının sözlerine harfiyen uymamız gerekiyor..
Yüzümüz kara: Allah’ın huzuruna çıkacak yüz bizde yok.. bu sebeple bu hastalık bir kurban mı ? alır yoksa yüzbenlerce mi ? kurban alır orasını bilemiyorum..
Bugün bir Muhammed Sadık hz. Var mı onu da bilemiyorum..
Bir zeytini üç defa ısırarak ekmekle karnımızı doyurur sonra şükür ederdik, bugün en fakirin evinde bile onlarca yiyecek var ama şükür yok.. hamd yok , huzur yok..
Yemeğe besmele ile başlama ortadan kalktı..
1983 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi yaptığı bir araştırmada 1500 çeşit hastalık besmelesiz yenilip içilen yiyeceklerden kaynaklandığını ortaya bilimsel olarak koymuştur..
Bugün sofraya otururken hangimiz : besmele çekiyor sonra bu nimetleri veren Allah şükür ediyoruz..?
Muhammed Sadık Hz: ” Allahü teâlâya hamd ve şükürler olsun ki, hâlim şerefli teveccühünüzün bereketi ile, emrettiğiniz şekilde istikâmettedir. Bunda, az bile olsa bir gevşeklik olmuyor. Hattâ günbegün, artmakta ve yükselmekte olduğunu ümid ediyorum. Sabah, öğle ve ikindiden sonra, sohbete oturup, hafızdan Kur’ân-ı kerîm dinliyoruz. Ey gönüllerin kıblesi! Bu fakir, hemen hemen, hergece, hazretinizi rü’yâda görmekle şereflenmekteyim. Bundan daha çok ne yazayım. Köleniz.” Buyuru.. ve Çok kimseler, bu inceliği bilmedikleri için, farzları bırakıp, nafilelerin yayılmasına çalışıyorlar. Câhil sofiler, zikre, fikre sarılıp, farzları ve sünnetleri yapmakta gevşek davranıyorlar. Kırk gün çile çekmeği ve riyâzetler yapmağı beğeniyor. Cum’a namazına ve cemâate gitmiyorlar. Hâlbuki, bir farz namazı cemâatle kılmak, onların binlerle, kırk günlük çilelerinden daha fâideli olduğunu bilmiyorlar,” buyuruyor..
Az söyledim, dikkat ettim, kalbini kırmamağa,
Bilirim üzülürsün, yoksa sözüm çoktur sana!
Kıldan ince ma’nâlar var, kulağını eyle yakın!
Her kürsîde nutk çekeni, birşey bilir sanma sakın!
Susdum artık, zekîlere bu yeter,
Çok, bağırdım, dinleyen varsa eğer.
Âlemlerin rabbi olan Allahü teâlâya hamd olsun! O, rahmândır ve rahimdir. O’nun resûlü Muhammed aleyhisselâma, Âline ve Eshâbına, sonsuz salât ve selâm olsun.”
1025 (m. 1616) senesinde Serhend’de şiddetli bir veba (tâ’ûn) salgını başladı. Bu salgın hergeçen gün şiddetleniyor, yüzlerce insan hergün kabre konuyordu. Bu hâli gören Muhammed Sâdık hazretleri buyurdular ki: “Bu tâ’ûn yağlı lokma istiyor. Biz gitmedikçe (ölmedikçe) geçmez.” Hummaya yakalandılar ve Rebî’ül-evvel ayının dokuzuna rastlayan Pazartesi günü vefât eylediler.
Allah cennette komşu eylesin cümlemizi..
Virüssüz günler diliyorum..