HAYATIN KENDİSİ Mİ ZOR? YOKSA BAZI İNSANLAR MI HAYATI DAHA ZOR HÂLE GETİRİYOR?
Bu Dünya hayatı, insanlar için çeşitli dönemlerden geçen, çeşitli dönemlere evrilen, beşikten mezara kadar geçen bir süreçtir. Bebeklikten çocukluğa, çocukluktan gençliğe, gençlikten orta yaşlılığa, orta yaşlılıktan ileri yaşlılığa doğru evrile evrile insanoğlu, nihayet kendisini kabir kapısında bulur. Her yaşadığı dönemin ayrı bir güzelliği ve ayrı bir zorluğu vardır. Hayatta güzellik ve zorluk bir aradadır ve iç içedir.
Yaşı 50 olan bir Kardeşiniz olarak hemen belirteyim, yaş ilerledikçe zorluklar artıyor. Nerdeyse, her gün ömür binamızdan bir tuğla eksiliyor. Yaşlılıklar arttıkça hastalıklar da artıyor. İşte bu başlı başına bir zorluktur. Yaşlılık ve hastalık arttıkça karşıda herkesi bekleyen o malum son da, net olarak görülmeye başlıyor. Gençler, gençliğin verdiği heyecan, gaflet ve aymazlıkla o malum sona karşı gözleri pek keskin değildir. İnsan ihtiyarladıkça ölüme karşı gözü keskinleşiyor. Ölüm çaresi olmayan bir derttir ve bu derdin farkına, en çok da ihtiyarlar varıyor. Dinleyin bakın, ne diyor Niyazi Mısri:
Günde bir taşı bina-yı ömrümün düştü yere,
Can yatar gafil, binası oldu viran bîhaber
Dil bekası, Hak fenâsı istedi mülk-ü tenim,
Bir devâsız derde düştüm, ah ki Lokman bîhaber.
Dünya hayatı elbette zordur. Yaşlılık daha da zordur. Zaten, bu Dünya ebedi ve son bir maksud değil ki, burası bir geçiş yeri olduğu için, imtihan meydanı olduğu için zorluk olması da gereklidir. Burası bir keyf ve eğlence yeri değildir. Burası keyf ve eğlence yeri olsaydı, Cennete lüzum olmazdı. Cennet var ve asıl maksud odur.
Hayatta, yaşlılık dışında, hayatın kendi normal akışında (hastalık, dert, işsizlik, fakirlik vb gibi) zorluklar da vardır. Bir de bunların yanında, kendini bilmez, cahil, gafil ve şerli insanların verdiği zorluklar vardır.
Hayatta, iyiler ve kötüler ayrılmış değildir? Hayatta Nurlular ile nursuzlar ayrılmış değildir. Hayatta ahlaklılar ile ahlaksızlar ayrılmış değildir. Hayatta hayırlılar ile şerliler ayrılmış değildir. Aynı mekanlarda, aynı ahvallerde herkes adeta yan yana, ve birlikte yaşıyor. Düşünün, bir belediye otobüs durağındasınız, otobüs bekliyorsunuz, 30-40 kişi var. Bu 30-40 kişi içinde, hayırlısı da var, şerlisi de var, iyisi de var, kötüsü de var, edeplisi de var, edepsizi de var. Başka bir örnek vereyim. Bir apartman dairesinde oturuyorsunuz. Apartmanınız bir küçük köyden farksız. 50-100 haneli küçük köyler olmuyor mu? Oluyor. 50-100 daireli bir çok apartman var. Ya da birkaç apartmandan oluşan siteler var. Sitenizdeki insanların iyisi de var, kötüsü de var, hayırlısı da var, şerlisi de var, ahlaklısı da var, ahlaksızı da var.
Gönlüm şöyle istiyor, “keşke, iyiler ile kötüler aynı mekanda bulunmasa, her ikisi de birbirinden tamamıyla ayrılmış olsa.” Ancak bu durum bu Dünyada mümkün değil. Bu özlenen bir durumdur ve ancak ahrette mümkündür. Yasin Suresi 59. ayette belirtildiği üzere, ahirette, Yüce Rabbim “ayrılın bir tarafa bugün, ey günahkârlar!" diye hitap edecek ve iyiler ile kötüler birbirinden, o andan itibaren ebeden ayrılacaklar. İnşaallah, iyiler tarafına ayrılanlardan oluruz.
Evet, bu Dünya hayatı, yaratılışı gereği, kuzular ile kurtların aynı ovada yayıldığı bir Dünyadır. Kuzular, kurtlardan korunmaz ise, hayat çekilmez ve yaşanmaz olur.
Bu nokta itibariyle, hayat zor olsa da, bu normal ve katlanılabilen ve sabredilmesi gereken bir durumdur. Ancak, hayatı daha da zor hale getiren insanlar var. Kuzuya musallat olan kurtlar misali, zorluk çıkartan kötüler var. Bunlara katlanmak zordur. Bunlara dayanmak zordur.
Eğer, kuzuya musallat kurt misali kötülere ve şerlilere engel ve tedbir getirilmezse, hayat bir cehenneme döner, maazallah. Hayatı cehenneme döndürmemek ve daha da zor hale getirmemek için Devlet kötülere karşı olabildiğince sert ve kararlı tedbirler geliştirmelidir ki, bu zor olan hayat daha da zor olmasın. Öyleyse, gelin şu hususun altını çizelim: “Hayatın kendisi bir zorluğu bünyesinde barındırsa da, onu daha da zor hale getiren insanlardır.” Dünya bir dalgalı deniz de olabilir, sakin sessiz bir göl de olabilir. Bu insana ve uygulanan sisteme bağlıdır. Güzel bir sistem, adil bir nizam kurulup da herkes huzur ve müreffeh içinde yaşarsa, elbette bu durumda sakin sessiz bir göl gibi güzel bir durum geçerlidir. Aksine, sistem kötü, nizam yanlış ise, uğraş uğraşabilirsen, dalgalı denizle. Sistem iyi kurulursa, arada kötü insanlar yine de olsa da, onları bertaraf etmek kolay olacaktır. Sistem kötü olursa, aynı bataklığın sivrisinek ürettiği gibi, sistem eski kötüleri ortadan kaldıramadığı gibi, yeni kötüler oluşturacaktır.
Görüldüğü üzere, bünyesinde zorluklar bulunduran hayatın kolay olup olmaması bize bağlıdır. Aklımızı kullanır da, akılcı ve güzel bir yönetim sistemi kurarsak herkes mutlu olır. Herkes mutlu olmasa da, iyiler mutlu olur. Biz de zaten iyilerin mutluluğu, kötülerin de tesirsiz hale getirilmesi için çalışmak zorundayız.
Buna rağmen, keşke, tüm insanlar imanlı, iyi, salih, ihlaslı, takva, mütevazi, yardımsever ve Allah korkusu içinde, insan sevgisi ile dolu olsalar. Ancak, bu durum bu Dünyada mümkün değil. Atalarımız boşa mı söylemiş; “kork, Allah’tan korkmayandan.”
Yazımın bu noktasında şu tespiti de dikkatlerinize sunuyorum: “Hayatı daha da zorlaştıranlar, Allah’tan korkmayanlardır. Hayatı daha da zorlaştıranlar, nefsine tapanlardır. Hayatı daha da zorlaştıranlar, bencil ve nefsani duygularını tatmin için, hayvanca yaşayanlardır. Nasıl ki, hayvanı gerekli şekilde eğitmek ve zararsız hâle getirmek lazım ise bu insan kılıklı hayvanları da aynı şekilde eğitimden geçirmek, ıslah etmek gerekir. Eğitim ve ıslah fayda vermiyorsa, hemen toplumdan tecrit ve uzaklaştırmak için gerekenler yapılmalıdır.”
Bunun yolu, hayatı zorlaştıranlar kapsamında görülen her şey için Devlet kararlı tedbirler almalıdır ve zararlı, kötü ve acımasız insanlara acımamalıdır. Devlet onlara acır ise, onlar şımarır ve masumlara acımazlar.
Yazımızın başlığında sorduğumuz soruya cevap şu olabilir: “Hayatın kendisi zordur. Ancak, hayatı daha da zor hâle getirenler hayattaki kötü, şerli ve ahlaksız insanlardır. Allah (cc), bu saydıklarımın şerlerinden, belalarından ve ahlaksızlıklarından cümlemizi korusun. Amin.
Ahmet SANDAL