Uzak ve çok uzak tarihte, tarihin akışını ve zaman ırmağının yönünü değiştiren insanlar vardır. Bu değişim işi birden bire olmaz. Çeşitli mücadelelerle olur ve birçok aşamadan geçerek gerçekleştirilir. Kimi zaman bir Peygamber görevlendirilir ve Allah’ın izni ve inayetiyle, zamanın seyrini ve dönemin gidişatını alır, baştanbaşa değiştirir. Kimi zaman bir fatih ve büyük kumandan gelir, bir koca imparatorluğu alır da yerden yere vurur, aşılmaz denen bentleri aşar, yıkılmaz denilen kaleleri yıkar ve yeni bir dönem başlatır. Kimi zaman bir Devlet adamı gelir ve yeni bir devir, yeni bir sistem getirir, eski ve köhnemiş yapıyı sil baştan değiştirir.
Uzak tarihte, başta Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (asm) tarihin akışını değiştiren ve insanlığa büyük yenlikler ve yeni nefesler sunan en büyük Önder, en büyük Rehberdir. Çok uzak tarihte, bir Hz. Nuh (as), bir Hz. İbrahim (as), bir Hz. Yusuf (as), Hz. Musa (as), bir Hz. İsa (as) ve ismini sayamadığım diğer Peygamberler de bir büyük dönüştürücü ve tarihin seyrini değiştirici önderler ve rehberler konumundadır.
Uzak tarihte, Babil Kralı Buhtunnasır, Kartacalı Kumandan Hannibal, Roma İmparatoru Jul Sezar, Hun İmparatoru Atilla, Makedonya Kralı İskender, Moğol İmparatoru Cengiz Han da kendi zamanlarında tarihini seyrini değiştiren bir Liderliğe sahiptirler. Çağ açıp çağ kapayan ve İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri de uzak olmayan tarihte tarihin seyrini değiştiren bir Lider’dir. Fransız Devrimi ardından Napolyon, ABD’nin 16. Başkanı Abraham Lincoln, Yakın tarihte Rusya’da Vladimir Lenin, Almanya’da Adolf Hitler tarihini seyrini değiştiren Liderler konumundadır. Ülkemizde Mustafa Kemal Atatürk tarihin akışını değiştiren bir Lider konumundadır.
Burada tarihin akışı derken şunu anlamalıyız. Mevcut Devlet yapısı ve ekonomik ve sosyal yapı tarihin akışıdır. Bu akışta yani, mevcut Devlet yapısında ve sisteminde ya da ekonomik ve toplumsal yapıda büyük ve köklü değişimler yapılmışsa ve normal gidişatın dışına çıkılmışsa, bu tarihin akışının değiştirilmesidir.
Şimdi, en önemli hususa, yani bu yazımızda esas anlatmak istediğim hususa gelelim. Ülkemizde tarihin akışını değiştiren Lider Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Dün (10.08.2014 tarihi itibariyle) Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 2001 yılında bir siyasi parti kurmuş ve bu siyasi parti kuruluşunun üzerinden çok kısa süre geçtikten sonra, 2002 yılında seçim kazanarak iktidara gelmiştir. Bu tarihten sonra Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN, 8 seçim başarısı daha kazanmıştır. Bu seçim başarıları yanında Sayın Erdoğan en az 8 da darbe girişimini atlaTmıştır. Parti kapatma girişimleri, muhtıralar ve en son 17 Aralık 2013 ve 25 Aralık 2013 operasyonlarından galip çıkmak, en az seçim kazanmak kadar önemlidir. Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Partisi’nin atlattığı badireler ve bu badireleri atlatırken gösterilen sabır ve mücadele dillere destandır. Sayın Erdoğan’ın zaferleri bunlarla sınırlı değildir. Kendisine uydurma ve yalan dolandan oluşan iddialarla mahkemelerde davalar açılmış, bir şiir okuduğu için mahkûm edilerek hapishaneye gönderilmiştir. “Artık muhtar bile olamaz” diye adeta alay edilmiştir. İmam hatip Mezunu olduğu için Sayın Erdoğan’a “Başbakanlık görevini uygun görmeyen ilkel bir zihniyet” ile sabırla ve inançla mücadele edilmiş ve bırakın Başbakanlığı, Allah’ın izni ve inayetiyle 10.08.2014 tarihinde Cumhurbaşkanı Makamına ulaşılmıştır. Allah hayırlı ve mübarek eylesin.
Evet, kim ne derse desin, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi başarılar ve seçim zaferleri ayrı bir önem ve değerlere sahiptir. Ancak, bunlardan daha önemlisi, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın darbe girişimlerine ve kendisi ile partisine yöneltilen kumpaslara karşı dik duruşu ve bu girişimleri ve tuzakları geldikleri yere geri göndermesidir.
Eğer bu tuzaklara ve darbe girişimlerine karşı dik durulmasa idi, ne kadar seçim başarısı olursa olsun, mevcut kurulu düzenin (diktacı asker ve sivil bürokrasinin, baskıcı medyanın, kendilerini farklı gören müstekbir bir avuç elitin, demokrasiden nasipsiz sözde sivil toplum kuruluşlarının, özetle statükonun) emrine girilmiş ve adına “Beyaz Türkler” denilen kesime hizmet etmekten başka bir fonksiyon icra edilmezdi. Bu durumda “eski tas - eski hamam” atasözüne uygun bir sonuç çıkar ve “Beyaz Türkler vur patlasın, çal oynasın” modunda keyif çatarlardı. Ancak, artık bu keyfi çatamıyorlar ve 90 yıllık statükonun elden çıktığını ve kendilerinin menfeatine işleyen çarkın yavaş yavaş durduğunu ve yeni bir çarkın (Milletin çarkının) işlemekte olduğunu görüyorlar.
Ülkemizde, kimsenin birkaç sene öncesinde hayal dahi edemeyeceği gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmeler statükonun temsilcilerine adeta çatlatmıştır. Başörtüsü yasağı kamu dairelerinde büyük oranda ve üniversitelerde tamamen kaldırılmıştır. TBMM’de başörtülü milletvekilleri görev yapmaktadır. İmam-Hatip Liselerine “katsayı engeli” ile getirtilen üniversite yasakları kaldırılmıştır. Artık, Ülkemizde her yerde yüzde yüze yakın din serbestisi ve inanç özgürlüğü hakimdir. Dine ve dindarlara öcü gibi bakan Devletten, dine ve dindarlara yardım ve kol-kanat geren Devlet anlayışına geçilmiştir.
Artık Millet ile Devlet barıştırılmıştır. Dış politikada köklü bir değişim yaşanmıştır. Aktif bir dış politika hakim kılınmıştır. Devlet kademelerinde İsrail eksenli bir bakış yerine, “İsrail’e terör Devleti” tanımlaması yapan bir Devlet yapısına geçilmiştir. 12 Eylül darbelerini ve 28 Şubat darbe girişimlerini yapanlar yargılanmıştır. Artık vesayet ve darbeler dönemi sonsuza dek kapanmıştır. Daha nice gelişmeler ve değişiklikler yaşanmıştır.
İşte bu tüm gelişmeler, Ülkemiz için tarihi akışın değiştirilmesi manasına gelmektedir. Bu akışı değiştiren Lider Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.
İşte bunun için, sosyolojik bir tahlilin sonucunda net olarak ifade ediyorum: “Tarihin akışını değiştiren Liderler arasında Sayın Recep Tayyip Erdoğan, yerini çoktan almıştır.”
(Bu yazı 2 yıl önce yazılmış ve yazarı olduğum internet siteleri ve gazetelerde yayınlanmıştır)
Not: 2 yıl önce tam bu vakitler yazdığım yazım burada bitiyor. Bu yazıya birkaç kelam eklemek isterim. Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) denilen tarihin en alçak, en hain ve en sinsi terör örgütü tarafından Batılı Emperyalist Güçler ile birlikte planlanan ve 15 Temmuz 2016 gecesinde Ülkemizde kanlı bir şekilde uygulanan melun ve meşum darbe girişimini de yine aynı cesaret ve kararlılıkla atlatan ve Ülkemizi kaosa ve iç savaşa düşmekten tüm Millet ile birlikte kurtaran Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’a iki yıl sonra ve 15 Temmuz 2016 tarihinin hemen akabinde baktığımızda, tüm Ümet-i Muhammed’in umudu ve kâfirlerin de korkusu olduğunu ayan-beyan görmekteyiz. Allah (cc) Milletimizi ve Liderini saklasın ve korusun. Vesselam
Ahmet SANDAL