Yıl 2017 olmuş, orta da bilinen ne bir savaş var, ne bir ayaklanma ne de bir toprak işgali. Fakat yaşanılanlara bakıldığı zaman yıllardır sessiz bir çığlık olarak dünyanın gözleri önünde orta da duruyor, ARAKAN
Adını ne koyarsanız koyun, ister katliam diyin, ister insanlık soykırımı hiçbir isimde tam karşılığını bulamaz, ARAKAN’DA yaşanılan vahşet.
Dünya her zaman ki sus pus olmuş, kanayan yarayı görmezden geliyor. Çünkü öldürenler Avrupa’nın ve batının hiyerarşisi altında, göstermelik “özgürlük ve demokrasi kahramanı” olarak Nobel ödülüne bezenerek vaftiz edilmiş ve masumane boyasına batırılmış bir batı hegemonyası vardır. Yanarak, yakılarak öldürülenler ise Küresel Güçler ve zalimler lobisi aracılığıyla tüm dünya da oluşturulmaya çalışılan İslam Fobisi neticesinde Müslüman olan Halk. Batının özgürlük ve demokrasi anlayışını dünyaya en iyi gösteren Ülkenin ABD olduğunu hepimiz gördük. Myanmar devleti de bu anlayışı aynı düzlemde gösteriyor. Allah tüm dünya vatandaşlarını bunların demokrasi ve özgürlüğüne muhtaç eylemesin.
Ermeni Diasporası tarafından Türkiye’ye gizli ya da açık bir şekilde düşmanlık besleyen Avrupalı Ülke devletleri kışkırtması ile Türkiye’nin her dönemecinde Türkiye’yi zor duruma sokmak için aslında temelinde hiçbir gerçeğe dayanmayan Birinci Dünya savaşında Türklerin Ermenilere soykırım yaptığı yalanı ısıtılıp Türkiye önüne getirilirken hatta bu yalanı yasal zemine oturtabilmek için Fransa Meclisinden apar topar geçirilirken Türkiye ye hiçbir gerçeğe dayanmamasına ve elde konuya ilişkin ışık tutacak hiçbir delil yok iken sözde yaptırım uygulamaya çalışanlar gözlerinin önünde yapılan katliam ve insanlık kırımına sessiz kalıyor. Nasıl bir ikiyüzlülük nasıl bir kirli oyun düşünebiliyor musunuz? Neredeyse üzerinden bir asır geçmiş bir soykırım iddiasını kabul ederken, halen dünyanın gözleri önünde İslam coğrafyası üzerinde yaşanılan gerçekleri görmemek nasıl bir akıl karıdır acaba…
Batının ve Avrupa’nın ikiyüzlülüğüne, riyakârlığına alıştık zaten dimi. Öyle ya İslam dininden başka savsatalı dahi olsa her türlü dinleri kabul eden küresel güçler, iş İslam ve Müslümanlara geldiğinde her türlü caniliği katliamı reva gören yapılan eziyeti makul kabul eden Ebu Leheb torunlarının varlığını biliyoruz. İşin en tuhaf ve garip olan tarafı yapılan zulme karşı tüm Müslüman
ülkelerinin ve Müslümanların sessiz kalması. Ama haklarını yememek gerek, en sert şekilde kınama ve lanetlemeler yapıldı. Beddualar yapıldı. Soyun kurusun Firavun tohumları denildi. Fakat bunların dışında gerçekçi hiçbir adım atılmamış, eylemlerin ve söylemlerin hepsi de sözde kalmıştır. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Sözü burada hepimizi en iyi şekilde tarif ediyor.
Birçoğumuz yapılan zulmü gösterebilmek ya da duyurabilmek için sosyal ağlarda paylaşımlar yapıyoruz. İnsanım diyen ve fıtratındaki özellikleri kaybetmeyen vicdan sahibi hiçbir canlının etkilenmeden bakamayacağı derece de resimler videolar paylaşıyoruz. Bu vahşeti herkes görüyor biliyor zaten resimlerle videolarla neyi ispatlamaya çalışıyoruz onu da anlamış değilim. Bildiğiniz vicdan kanatması. Yapmayın! çocuklar var diyoruz. Bu nu niçin ne amaçla yapıyorsunuz dediğimizde vahşeti duyurabilmek için diyorlar. Sosyal ağların tamamının Yahudi egemenliği altında olduğunu unutmuşlar. Farkında olmadan zalimin ekmeğine yağ sürüyorlar, olumlu ya da olumsuz reklamını yapıyorlar farkında değiller. Siz hangi kanalla kimi kınıyorsunuz.
ARAKANDA tüm bunlar olurken Türkiye de ulusal TV kanallarında halen faal ve aktif bir şekilde Budist televizyon dizileri yayınlanıyor ve izleniyor, Budizm felsefesine dayanan spor ve aktiviteler gösterilebiliyor, reklamı ve özentisi yapılabiliyor. En korkuncu da bu, Düşmana benzemek, Düşmana özenmek. Hani Müslüman uyanık olurdu. Ya bırakın Müslümanlığı, insani olarak üzülüp tepki bile gösteremiyoruz. Oyunlar, savaş olarak sunulmuş bir toplumda, savaşların oyun gözüyle izlenmesi hiçte yadırganacak bir durum değil. Uyan ey İnsanoğlu, Uyan ey Müslüman, ARAKAN gerçek. Filistin Gerçek. Kudüs gerçek. Suriye, Şam, Halep gerçek. Ölümler gerçek.
Hoşça ve Dostça Kalın.