Biz, millet olarak paranoyak bir milletiz. Hatta bu paranoyaklığımız izlediğimiz bilim kurgu filmlerinin de üstünde bir seyir izler. Bazen Avrupa Uzay Üssü (NSA) teknolojisinin bile ulaşamadığı uçuk kaçık fikirlerimiz, bu fikirlerle ilgi evhamlarımız vardır. Sıradan insanlarımızın bile her an izleniyoruz, her an dinleniyoruz korkusu vardır. İki gün önce ise medya ve televizyonlarda bu korkularımızı doğrular nitelikte haberler çıkmaya başladı.
Amerikan istihbarat örgütü CIA akıllı cihazlardan (Telefon, Laptop ve tv) sesli ve görüntülü olarak istihbarat topladığı ortaya çıktı. Bu gün hepimizin elinde bulanan teknolojik aygıtlar bir yandan iletişimizi hızlandırırken diğer taraftan özel hayatımızın gizliliğini ortadan kaldırdığı ortaya çıktı.
Biz ülke olarak ise ortam dinlemelerine pekte yabancı sayılmayız.15 Temmuz tarihinden sonra ise sıradan bir hal almaya başladı. Fetö terör örgütü bürokrasi içerisinde hemen hemen herkesi dinlemişler ve rapor etmişler. Hatta 2014 yılı içerisinde Almanya İstihbarat Örgütü’nün (BND) Türkiye’yi dinlediği ortaya çıktı. Alman hükümeti Türkiye’yi 5 yıl boyunca dinlediğini kabul etti. Aslında istihbarat pahalı faaliyet olmasına rağmen Ülkeler ve kişiler bu teknolojik imkânlardan da yararlanarak bu tür faaliyetleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktan geri durmuyorlar.
Hal böyle olunca bizlerinde günden güne paranoyaklaşmamız normaldir aslında… Ülkemiz teknoloji sıralamasında pek de iç açıcı bir sırada değildir. Ülke olarak kendi teknolojimizi yaratmaya çalışsak ta, halen teknolojiyi ithal eden bir ülke konumundayız. Hatta bu gerçeği Rus Büyükelçisi Andrey Karlov, ‘un hayatını kaybettiği uğradığı silahlı saldırıda, büyükelçiyi vuran suikastçının telefon şifresini çözecek yazılımın İsrailli bir yazılım şirketinden satın alınacağı, satın alınan programın aynı anda fetö terör örgütüne mensup telefon kilidi kırılamayanlar içinde kullanılacağı açıklandı.
Paranoyak bir millet olarak hemen aklımıza ilk gelen soru niye İsrail ve satın aldığımız programın kontrolünün tamamıyla ülkemizde olacağının garantisini kim verebilir.Bir zamanlar Amerika’dan ithal ettiğimiz İnsansız hava araçları (Heron) ilk bilgileri Amerika’ya bildirip, onların nezaretinde bizlere servis edilmiyor muydu? Silahlı güçlerimiz terör operasyonlarında az mı boş dağları kayaları bombaldı. Bir yandan ürettikleri teknolojiyi bizlere satan, kendi paramızla satın aldığımız cihazlarla bizleri gözetleyen, dinleyen, kısacası özel hayatımızın mahremiyetine ortadan kaldıranlar da bunlar değil mi?
Bu gün teknoloji ihracatı yapan ülkeler aynı zamanda da bu teknolojileri kullanarak istihbarat topluyorlar. Siz evinizde televizyon karşısında bir şeyler izlerken, onlarda davetsiz misafir olup bizleri dinliyorlar. Bunu yaparken de biryandan ekonomik olarak külfeti bize yüklüyorlar. Bizim paramızla, hayatımıza müdahil oluyorlar. Bu da bizlerin paranoyak olmamızın doğruluğunu kanıtlıyor. Aslına bakarsanız biz paranoyak değiliz. Gerçekler karşısında sergilediğimiz tavırlarımız bu.
Birçok kimse ise bizi istedikleri kadar izlesinler, istedikleri kadar dinlesinler, ne yapıyoruz ki neyden korkalım diyor. Ama durum maalesef ki bu kadar basit değil. Her şeyden önce yasal değil. Ne yapıyor olmamız değil, mahremiyetimizin ortadan kaldırılması durum. Eğer gerçekten önlem alınmaz ise teknolojik kıyamet yakındır. Teknoloji dünyayı ele geçirmeye başladı bile…
Hoşça ve Dostça KALIN…