Ramazan ayı münasebetiyle, özünde ihtiyaç sahipleri, fakir ve fukaranın en azından mübarek ramazan ayında rahatça iftarlarını yapmaları için düşünülmüş olan iftar çadırları günden güne kabuk değiştirerek, özünden ayrılmaya başladı. Hatta Belediyelerimiz bu konuda bir birleriyle adeta yarış içerisindeler. Her gün yerel basında, sosyal medya da falan belediye dört bin kişiye, falan belediye beş bin kişiye, falan belediye de on bin kişiye iftar verdi diye haberler görüyoruz. Sanırsınız Festival yapılıyor.
Aslın bu tür haberleri ilk duyduğumda seviniyordum. Belediyelerin yol, su hizmetlerinin yanında sosyal belediyecilik anlayışının da günden güne arttığını düşünerek. Fakat iftar çadırlarından resmedilen fotoğrafları görünce olayın hiçte öyle olmadığını üzülerek gördüm. Her şeyi anlarım da iftar çadırlarını süslemek ne alaka, sandalye ve masaları ritmik ve asimetrik bir şekilde düzlemek neyin nesi. Bunlar içinde organizatör şirketler çalıştırmak.
Doğruluğu tartışılır ama iftar çadırında bir kişilik iftariyelik karavana kırk altı TL olduğu söyleniyor. Eğer bu doğru ise diyanet işlerinin ölçü olarak bir kişinin iki öğün yemekte ödeyecekleri para olarak belirlediği fitre tutarı ise on altı TL ise siz yapın hesabını… Çadırda Bir iftar da bir yoksulun 3 günlük nafakasını öğütüyorsun tek seferde. Buradan misalle de devletin malı deniz meselesi çıkıyor.
Kaldı ki iftar çadırlarındaki ihtişamı, şatafatı gören ihtiyaç sahibi burada beni dışlarlar diyerek utancından giremez iftar çadırına, geri döner. İftar çadırları herkese açıktır, herkes gidebilir ama iftar çadırlarının hepsinde hep bir eksiklik var. Bu eksiklik hemen gözümüze çarpıyor. İhtiyaç sahipleri yok. Elbette zenginlerinde doyurulması lazım, fakir fukaranın da görüp gözetilmesi gerekmez mi?
Verilen rakamlara baktığınızda evinde iftar eden kimse yok sanırsınız. Beş binler, on binler, Ama asıl ihtiyaç sahipleri evlerinde yağlı yavan demeden verilene şükür ve hamd ederek azlarını çok ederek iftar ediyorlar. İftar çadırındaki ihtişamı görüpte kendini ayıplarlar deyip ar sayarak geri dönenler karşısında ihtiyaç sahibi olmadığı halde fakir fukaranın katığını tüketenler neden hiç arlanmazlar. Bir de oruç tutmadığı halde iftar çadırlarında yer kaplayanlar var ki onlara söylenecek sözüm yok. Onlar mahşer günü de hesaptan önce cennetten tarafa sivişerek giderlerde hiç şaşırmam.
İftar çadırlarının mali işlerine hiç girmiyorum bile. Belediyeler kendi bütçelerinden mi karşılıyor? Yoksa bir hayır sahibi sponsorluğunda yapılıyor?
Geçen hafta Cuma günü şehrimize Diyanet işleri Başkanımız sayın Prof. Dr. Mehmet
GÖRMEZ geldiler. Şehrimizin havasından suyundan mıdır bilinmez, şehrimize çok çabuk ayak uydurdu. Ramazan ayı başlangıcında trafik lambalarında dilenenleri alıp evinize götürün, yedirin içirin diyen Diyanet işleri başkanı, şehrimiz Ramada otelde halka iftar yemeği verdi. Ya hocam sizin iftar programı yaptığınız yer ihtiyaç sahipleri için çok lüks bir yer. Hele hele trafik lambalarında dilenen insanlar oraya asla giremez, almazlar. Üstüne üstlük tekme tokat kovarlar.
Diyeceğim o ki ya bu iftar programlarını bizler gösterişlerle ziyadesiyle abartıyoruz. Ya da artık ihtiyaç sahipleri de lükse alışmış, öyle alelade, sade ve gösteriş ve şatafatlı olmayan iftar çadırlarına rağbet göstermiyorlar.
Hoşça ve DOSTÇA Kalın…