Myanmar’da, Arakan Müslümanlarına yönelik katliamlar devam ediyor. Haberler içerisine sıkıştırılmış 1- 2 dakikalık haberlerle görüyoruz, izliyoruz. Vah vah diyip geçiyoruz. Arakan da yaşamanın bir dakika sonrası için kimsenin umudu yok iken, yaşamak bir muamma iken, bizler aynı süre içersinde unutuyoruz orada yaşanan katliamı, soykırımı, vahşeti, en önemlisi de oradaki insanları...
Burası da Güney Asya’nın Gazze’si, yalnız buradaki durum Gazze’den daha beter. Yemek Yok, Su yok, Hastane yok, Ev yok, İlaç yok burada neredeyse Budistler Arakan’lı Müslümanların nefesini bile kontrol ediyorlar ve nefes almalarına bile tahammül edemiyorlar. 8 asırdır Arakan'da yaşayan Müslümanlar şimdi vatanlarından sürülüyor, Birçok Arakan’lı yaşadıkları yerleri terk edip ormanlık alanlarda saklanarak yaşamaya çalışıyorlar. Burma yönetimi bırakın evleri, ibadethaneleri yakıp yıkmayı, ormanlara sığınan Arakanlı’ları diri diri yakmak için sığındıkları ormanları bile ateşe vermekten çekinmiyorlar. Birçok Arakanlı ise ölüm yolculuğu yaparak sınır ülkelere sığınıyorlar. (Bangladeş)
Burada yaşanan sorun ise bir etnik/dinsel kimlik sorunudur. Sadece Müslüman oldukları için öldürülüyor insanlar, burada. Arakan’lıları bırakın vatandaşlığının bulunmamasını, insan olarak bile sayılmıyorlar. Burma yönetimi tarafından. Avrupa devletleri ve konseyleri AB, BM vs. yine üç maymunu oynuyor. Tüm dünyanın gözleri önünde insanlık kıyımı yapılırken, BM milletler durum endişe verici açıklaması yapıyor. BM konseyine gelen Arakan tasarısını veto ediyor. Çıkarlar aynı, Budistler toprak peşinde, Avrupa ülkeleri yeni enerji kaynakları. Zaten buradaki durumun sebebi de Avrupa ülkelerinin izlediği emperyal stratejilerdir.
İki yüzlülük bu kadarla bitmiyor. Nobel barış ödülü ise Myanmar’ın liderine veriliyor. Bu kıyımı yapan Nobel barış ödülü ile ödüllendiriliyor. Bizler ise yine sadece izliyoruz. Çünkü kötülerin kazanması için solması gerekiyor. Bizde üzerimize düşen bu vazifeyi layıkıyla yapıyoruz. Yapmakla kalmıyoruz. Televizyon kanalarımızda Budist dizileri, Budist filmleri oynatıyoruz. Budizm geleneklerinden gelen birçok felsefeyi (Yoga) benimseyip yapmaya çalışıyoruz. Kısacası düşmana cephe almaktan çok, haklı tarafta yer almaktan çok, düşmana benzemeye çalışıyoruz. Düşmana hayranlık besliyoruz.
Arakan’lılar kendi topraklarından sürülürken, Necip Fazıl Kısakürek’in de dediği gibi “Öz yurdunda garipsin, Öz vatanında parya” iken burada insanlık yakılıp yıkılırken biz sadece izliyorsak bizde bu suçun bir yerinden tutuyoruz demektir. Dünya bir sınav yeri, oradaki insanlar böyle bir sınav verirlerken, bizim sınavımızın çoktan seçmeli olması mümkün mü? Ya Arakan bizim sınavımızsa ne olacak. Hepimiz aynı cenneti düşlüyoruz da cennet ehlini üzmekten de çekinmiyoruz. Söz misali bir araç alırken bile 4lira 5 liraya kıyıp araç bilgileri için SMS atarken buradaki insanlar için 5 TL ‘ye kıyıp bir SMS dahi atamıyoruz. Değeri varın siz biçin. Arakanda Nobel ödüllü soykırım yapılıyor. Müslümanların AR (namus) AKAN kanını döküyorlar. Seyirci olduğumuz AR – AKAN kan işte.
Hoşça ve Dostça KALIN…